Küçük şehrin büyük öyküsü |
Aslına bakarsanız kendimle bir daha savaşmamak için savaşıyorum desem yeridir.
Kendinden nefret edip ayna parçalamak kolay…
Sorun; ortalığa saçılan binlerce seni kim toplayacak…
Dedim ya hani ilk baş satırımda bir daha savaşmamak için savaşıyorum diye, biliyorum ki kendi kendine iyileşen insanlar sevdiklerinin acımasızlığı karşısında daha güçlü oluyor.
Kendinden gitmekle gitmiş olamazlığının çaresizliğini binlerce kez yaşadığınız zamanlar da kendinizden kaçmaya çalışmalarınızın fayda getirmediğini de çok iyi biliyorum.
Eğer kendini güçlendirmeden gitmeye çalışırsan; gittiğin her yerde, geldiğin yerden, gönlünde seninle gelir, aklın da seninle gelir, anıların da seninle gelir. Bu yüzden geri gelirsin, gidemezsin…
Bakmayın siz tarih kitaplarında yazmadığına…
İnsanlar geceler boyunca savaş veriyor içinin her bir ayrı cephesinde…
O savaşlar da binlerce gönül kırılıyor, binlerce göz yaşı ağıt olup düşüyor gönlüne insanın.
Bende verdim bu savaşı, geceler boyunca tarifi inanılmaz savaşlar verdim, hem de seninle.
Sevdiğiniz insanların sizi umursamadığını hatırlayın.
Hiçbir sevgi bunu hak etmiyor aslında.
Sevdiğini sandığınız, sandığım ve sandığın insanların sizden nasıl vazgeçişlerinizi hatırlayın.
Unutamaz dediğiniz şeyleri unutmalarını hatırlayın.
Ama ne yazık ki kaybetmekten korktuğunuz, korktuğum ve korktuğun herkese kapıyı biz açtık.
Siz kendi ellinizle açtınız.
Defalarca sevdiğinizin elinin tersiyle itildiğinizi hatırlayın.
Bir gün bunları yaşayacağımı ve size yaşayacağınızı söyleselerdi inanmazdık değil mi?
Ben açıkçası seni çok özledim
Ama,
İçimde neler kırdığını bilseydin, sen bile bir daha seninle konuşmak istemezdin.
Susmak sessizlik değildir;
susmak hayal kırıklığıdır, kırgınlıktır, oldukça gürültülüdür aslında susmak.
Neyse siz elinizden geleni yaptınız olmadı.
Siz gökyüzünde kuşları, suda balıkları, yüzlerde gülümsemeyi, kalplerde sevgiyi
dünyada iyi olan, güzel olan her şeyi çoğaltmanın yoluna bakın.