DOKUNUŞLARINIZLA VAR OLUN |
Aşkın en çarpıcı tanımı, Flaubert’in yaptığı olabilir: “Merak.” Birine karşı, ansızın, bir merak duymaya başlarsınız, korkunç bir merak. Onu tanımak, onunla doğmak, dünyaya onunla yeniden gelmek tek amacınız haline gelir. Aşka en uzak cümle, “Senden nefret ediyorum” değil, “Bilmek istemiyorumdur.”
Çiftler neden üzüyor birbirini…
Arada sevgi ve aşk varken, neden anlaşılmak ve anlamak bu kadar zor geliyor insanlara. Bence bunun iki nedeni olmalı.
Biri ne yazık ki herkesin ilk aklına gelen ve bir türlü insanlık boyunca uygulanamayan şey, iletişim… Kadınların tek kullanmayı beceremediği şey trip atmak. Trip toplumumuzda tamamen yanlış anlaşılmış bence, tabii bu konu başlı başına bir mevzu ilerleyen yazılarımda değinirim.
“Ne olduğunu söylemeyeceğim kendin anla” demeyecek bir kadın. Kadınların düşündüğü detaylar, ayrıntılar, hassaslık karşı cinste bulunmuyor. Karşı cins kendi anlasın istiyor ki en doğal da hakkımız ama şunu da kabul etmek lazım anlayanı gördünüz mü? Kızmayın, yaratılışları böyle anlayamazlar… Sadece kabul edin ve çözüm üretin. Karşınızdaki âşık olduğunuz insan ve inanın yormaya hiç gerek olmadığını sizde anlayacaksınız.
O yüzden kırıldınız mı söyleyeceksiniz, anlamasını beklerseniz bilmem kaçıncı sabaha uyanıyor olursunuz. İncindiniz mi, soğukta yapmayacaksınız. Ne gerek var? Konuşsanız çözeceğiniz problemleri neden düğüm yumağı ediyorsunuz ki. Hayat tartışmak için çok kısa değil mi? Ne demiş Can Yücel, “Hayat, durup bir mucize gerçekleşmesini bekleyecek kadar uzun değil.” Zamanın kıymeti bilinmeli, geç olmadan… Erkeklerde kadınların sezgilerine saygı duyacak ki bunu kabul etsinler onların emin oldukları şey bile şaibeli iken biz kadınların şüphe ettiği bir şey yüksek ihtimalle doğru çıkıyor. (Allah’ta bizi böyle yaratmış).
İkincisi ise dokunuş… Sevgi dolu aşk dolu sıcak bir temas herkesi masum bir kediye çevirebilir. Neden sevdiğine dokunmaktan bu kadar korkar insanlar… Sarılsanız anlayacaksınız karşınızdaki insanın sizi nasıl sevdiğini ve kırmak istemediğini. Saçlarını okşasanız belki tüm yaralarını kapatacak, unutturacaksınız, yara bile açılmasına müsaade etmeyeceksiniz belki de. Sevginin sıcaklığı avuç içlerinde değil midir? Sarılmak stresi alıp götürür ve sakinleştirir, öfkelendiğiniz her an karşınızdaki sevdiğinize sarılın, o zaman öfkeniz geçecek ve hiçbir konunun onun kırmaya çalıştığınız kalbinden daha değerli olmadığını öğretecek size.
Bu bilinçle hareket edin, kalp kırmayı değil de o kalbin etrafında güller açtırmayı deneyin. Düşman gibi çatışmak yerine sevginin iyileştirici gücüne odaklanın. Kırk yıllık evli de olsanız iletişiminizi hep sağlam ve kuvvetli tutun, sıkıp bunaltmadan… Ve dokunuşlarınızla var olun.