Küresel çapta olumsuzluklara sebep olan pandemi süreci dünyada ve Türkiye’de birçok insan üzerinde olumsuz etkiler bıraktı. Özellikle, İnsanların evlerinde daha fazla zaman geçirmeye başları ile birlikte bu olumsuzluklar daha da arttı.
İnsanlar pandemi döneminde ile birlikte eve kapandı. Sosyal mesafe nedeniyle sosyal izolasyon oldular.
Sosyal izolasyon ile birlikte zaman zaman hatalı bir şekilde psikolojik izolasyon da oldular. Aile bireyleri arasında psikolojik uzaklaşmalar yaşandı. Aynı evin içerisinde birbirine yabancı insanlar iletişimsiz, tahammülsüz, kaygılı bireyler ortaya çıktı. . Ses tonlarının yükselmesi, aile içi tartışmalar, aile içi şiddete varan olaylar yaşanmaya başlandı. Bütün bunlar aile içerisindeki iletişimi olumsuz etkiledi.
KORONAVİRÜS, KORONAFOBİ VE ANKSİYETE PANDEMİSİ İLE LİTERATÜRDE
Özel Göktuğ Aile Danışma Merkezi Müjgân Gölcük Yağcı; “ Küresel olarak tüm dünyayı etkisi altına alan bu virüs ile birlikte “Çin’de boşanmalarının arttığı istatiksel olarak görülüyor. ABD’de intihar olgularının artığı, silah satışının on misli arttığı aynı zamanda dini içerikli web sitelere ziyaretin artığı da görülüyor. Ülkemizde de aile içi ilişkilerde sağlıksız iletişimden kaynaklı bozulmalar ve boşanmaların arttığı gözlemlenmektedir. Olaya buradan bakıldığında kaygısı artan bireylerin bir kısmının kaygı bozukluğu ile olumsuz davranışlar sergilediği görülmektedir. Ancak, dini içerikli sitelere ziyaretin arttığına bakıldığında ise, insanların güçsüzlüğünün ve acizliğinin her şeye hükmedemeyeceği ile yüzleştiğini göstermektedir” dedi.
BİREYLER BİRBİRLERİNİ DÜZELTMEYE ÇALIŞIRKEN, EGO SAVAŞLARINA GİRİYOR
“Kaygı bozukluğu en çok insan ilişkilerini etkilemektedir. Bu süreçte İnsan ilişkilerinin çok yoğun olarak yaşandığı yer ailedir” diyerek sözlerine devam eden Yağcı; “Özellikle aile içi ilişkiler. Burada krizin bize getirdiği tehlikeler, aynı zamanda fırsatlar da var. Aile içi iletişimde yöntem değiştirmemiz gerekiyor. Birbirini düzeltmeye çalışan ilişkiler vardır. Aile içi iletişimde birbirini düzeltmek yerine onu anlamaya çalışarak saygı göstermemiz gerekiyor. Bireyler birbirlerini düzeltmeye çalışırken, Ego savaşlarına giriyor. Eşler arasında başlayan bu güç savaşı ailenin diğer bireylerine de yansıyor. Tabi ki bu olumsuz yansımadan en çok çocuklar etkileniyor. Bizim bu süreçte en önemli tavsiyemiz, Bireylerin, Ego savaşlarını bırakmaları onun yerine aile içi iletişimde eşimizin olumlu ve iyi taraflarını görerek ve onun üzerinden ilişki kurmaları gerektiği yönündedir. Böylece sevgi ve şefkat artmaya başlar. İyi niyet ve sevgi varsa aile içerisinde çözüm vardır. Buna özellikle dikkat etmekte fayda vardır” ifadelerini kullandı.
SADECE TEHLİKE BOYUTUNA ODAKLANIRSAK KAYGIMIZ DAHA ÇOK ARTAR
Yağcı; “ Bunun için özellikle aile içi iletişimde kaygımızı ve öfkemizi ertelemeliyiz. Biz ne kadar çok kaygılanırsak, çocuklarımızın bunun 3 katı fazla kaygılanacakları aşikârdır. Eşler birbirlerinin kusurlarını düzeltmek yerine onu takdir, övgü, onay sözcükleri ile birbirlerinin olumlu taraflarını bularak birbirlerini olumlu yönde motive etmeli. Nezaket cümlelerini sıkça kullanmalıdırlar.
Çocuklarımızla ilişkilerde ise pozitif disiplin önemli. Buyurgan yaklaşım değil. Çocuğa şunu yap bunu yapma tarzında bir yaklaşım değil, çocuğu karşımıza alıp düzeltmek değil, çocuklarımızı yanımıza alıp ilerlemek, onunla birlikte zaman geçirmek, onunla birlikte kitap okumak, onunla birlikte televizyondaki bir programı paylaşmak. Onunla yanlışı da doğruyu da konuşabildiğiniz bir yol arkadaşı olabilmek gerekir” diye konuştu
MUTLU AİLE DEMEK MUTLU BİREYLER MUTLU YARINLAR DEMEKTİR
“Ailelerin çocuk ile kurduğu iletişimde çocuğunun zihninde izler bırakırlar. Bu süreçte sosyal medyada daha çok vakit geçiren gençlerimize daha çok dikkat etmemiz gerekmektedir” ifadelerini kullanan yağcı; “Ebeveynler “Anne baba rolünü terk etmeden çocukla arkadaş olunabilir. Çünkü az önce de belirttiğimiz gibi, çocuğun gelişen ruhunda, olgunlaşan zihninde anne ve babanın buradaki beraberlikleri kalıcı izler bırakır. Bu izler tarlaya atılan bir tohum gibi günü geldiğinde yeşerir. Kısacası çocukla kurulan iletişim, Çocuğun gelişin ruhuna yeni tohumlar atmak demektir. Hatta Hz. Ali’nin bir sözü var. 5 yaşına kadar çocuklarınızla oynayın, 15 yaşına kadar onlarla arkadaş ilişkisi kurun, 15 yaşından sonra onlarla istişare edin diyor. 15 yaşından büyük gençlere danışmak, olayları anlattırmak yani birlikte zaman geçirmek, pozitif sohbet etme fırsatları yakalamak bu süreçte hem onun açısından hem de bizim açımızdan bir fırsat olarak görürsek onlara daha çok faydamız olmuş olur. Unutmayın, ilk duygular aile de yaşanır. Mutlu aile demek mutlu bireyler mutlu yarınlar demektir” diyerek sözlerini tamamladı. KADER KAYAÖZEL